İnterneti zapturapt altına alma çabalarıyla ilgili haberler genelde dünyanın doğu yakasından geliyor. Gün olmuyor ki, Çin ya da İran'ın internetle ilgili bir yasak kararı daha ajanslara düşmesin.
Oysa fark edilmeyen veya ajansların atladığı bir gerçek şu ki dünyanın birçok belli başlı ülkesi ulusal ve uluslararası denetim mekanizmalarını devreye sokmaya çalışıyor. Söylemeye gerek var mı? Türkiye de bu ülkelerden biri. Uzun süre “filtreli internet” tartışmalarının gündemi işgal ettiği sansürsever ülkemiz yakın bir gelecekte yeni bir yasakla daha tanışabilir. Emniyet teşkilatının yaptığı bir çalışma her Türk vatandaşının TC kimlik numarasını kullanarak internete girmesini amaçlıyor. Bu ne mi demek? Artık sosyal medyada ünlü biri hakkındaki eleştirilerinizi yaparken daha dikkatli olmalısınız. Ertesi gün ikamet adresinize ulaşan bir dava dilekçesiyle karşılaşabilirsiniz. Ya da arkadaşlarınızla herhangi bir şeyi protesto etmek adına internetten yazışmayı da unutsanız iyi olur. Büyük bir gizlilik içinde hazırladığınızı düşündüğünüz gösterinizde kıskıvrak enselenebilirsiniz. Devlet büyükleriyle ya da tarihi kişiliklerle ilgili bir yorumunuzu foruma mı girmek istiyorsunuz? Bir daha düşünün! Bu birilerini kızdırabilir ve yaptığınız suç olmasa bile bir gece beklenmedik ziyaretçileriniz olabilir.
TC kimlik numaralarımızın ensemize yapıştırılıp barkod haline getirileceği günler henüz çok yakın olmayabilir, ama birçoklarımızın zamanının önemli kısmını dolduran internet söz konusu olunca bu distopik gelecek pek de uzak değil. Hemen Türkiye’nin zaten geçmişten beri yasakçı ve sansürcü bir zihniyetle yönetildiğini düşünebilirsiniz. Ancak internet konusunda yanılıyorsunuz. Daha doğrusu Türkiye’nin bu konuda demokrasinin beşiği olduğu söylenen ülkelerden farklı bir tutum içinde olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Sırf Doğu’da değil Batı’da da pek çok hükümet internete çeşitli kısıtamalar getirmek için birbirleriyle yarışıyor. Dünyanın en güçlü ailelerinden birine mensup olan Jay Rockefeller’ın sözünü hatırlayın, “İnternet asla var olmamalıydı.” Artık onu yok etmek pek mümkün görünmüyor ama dünyada olup bitenleri ortaya çıkarmak için önemli bir kaynak olan bu uçsuz bucaksız mecrayı “zararsız” hale getirmek için dünya üzerindeki her türden iktidar var gücüyle çalışıyor. İşte size internetle mücadeleyi abartan ülkelerden bazı ibret verici örnekler.
Milli internet geliyor
İnterneti kültürü ve yaşam tarzı için en büyük tehdit olarak gören İran’da sene sonundan itibaren tamamıyla milli internete geçilmesi gündemde. Bundan sonra İranlı internet kullanıcıları yalnızca kendi ülkeleri kaynaklı web sitelerini gezebilecekler. Bunun dışında politik, kadın haklarına yönelik ya da hükümeti eleştiren bloglar da İran'da yasak.
İzinsiz kullanıma 15 yıl
Doğu Asya’nın karışıklığın düzen haline geldiği ülkesi Burma’da internet erişimi hem yüksek maliyetler hem de kısıtlamalar yüzünden çok zayıf. İnternet kullanımı için sırf maliyeti karşılamak da yeterli değil. Aynı zamanda hükümetten resmi izin almak gerekiyor. Yasadışı kullanıcılarıysa 15 yıla kadar hapis cezası bekliyor.
Çin’de bugün ya da yarın yazmak yasak
Çin internet kısıtlamaları konusunda en büyük uluslararası tepkiyi Tibet bağımsızlığına yönelik aramalara koyduğu engellerle aldı. Ancak ülke için o kadar garip yasaklar var ki, duyunca insanın inanası gelmiyor. Ülkede internet kullanırken bugün ya da yarın yazmak yasak. Hükümet bu kısıtlamayı gösteri planlayan grupların internetten organize olmasını engellemek adına uyguluyor.
Bakanlık onayı şart
Suudi Arabistan, ülkede yayın yapmak isteyen uluslararası internet sitelerinden Kültür Bakanlığı’ndan onay almalarını şart koşuyor. Ancak kimi zaman bu onay da yeterli olmayabiliyor. Wikipedia ve Google Translate gibi dünyaca ünlü siteler de -yasaklı sitelere giriş imkânı tanıdıkları gerekçesiyle- yasaklanabiliyor.
Berlusconi Facebook’ta yok
İtalya’da görevde kaldığı süre boyunca kitle iletişim araçlarına karşı hoşgörülü bir tutum sergilemeyen Berlusconi, belki bir diktatörün yetkilerine sahip değil ama kendisine muhalif olan yayın organlarını susturmak için -solcu gazeteleri batırmak için basın kanunuyla oynamak gibi- sinsice planlar yapıyor. İnternet de Berlusconi’den nasibini aldı. Skandalları sonrası Facebook’ta başlayan protesto grupları İtalya Başbakanı’nı o kadar sinirlendirmiş ki, eleştirel grupları yasaklamak için özel bir kanun bile çıkarmış. Ülkedeki bir başka kanunsa hakarete uğrayan bir kişinin tekzibini 48 saat içinde yayımlamayana 12 bin Avro ceza öngörüyor. Bu yasanın büyük ölçüde blog yazarlarını engellemek için çıkarıldığı öngörülüyor.
İnternet gazeteciliğine baskı
Avrupa’nın göbeğindeki Fransa internet kullanıcıları için tespit edilebilen herhangi bir filtre kullanmıyor. Ancak son bir iki yıl ülkedeki sanal camia için zorlu geçti. 2010’da birçok internet portalına dava açıldı ve haber yapan isimlerden kaynaklarını açıklamaları istendi. Ertesi sene çıkarılan bir kanun da Fransız hükümet yetkililerine kişisel olarak saldırı altında olduklarını düşündüklerinde internette yer alan içeriği kaldırma yetkisi tanıdı. Bu gelişmeler Fransa’yı Sınır Tanımayan Gazeteciler’in “izlemedekiler” listesine yerleştirdi.
Korsanlar işbaşında
İnternet söz konusu olunca en özgürlükçü ülkelerden olan İsveç de birkaç yıl önce sansür gündemine oturdu. Konu pirate.bay isimli dosya paylaşım sitesiydi. İsveç hükümeti siteyi izinsiz dosya paylaşımı sebebiyle değil ama çocuk pornosu içeriği sağladığı gerekçesiyle yasakladı. Ancak asıl sebebin ilki olduğu kesindi. Bunun üzerine ülkede Korsan Partisi oluşumu harekete geçti. Bu oluşum internet üzerindeki tüm içeriğin tamamen serbestçe dağıtılabilmesi için çaba gösteriyor.
Oysa fark edilmeyen veya ajansların atladığı bir gerçek şu ki dünyanın birçok belli başlı ülkesi ulusal ve uluslararası denetim mekanizmalarını devreye sokmaya çalışıyor. Söylemeye gerek var mı? Türkiye de bu ülkelerden biri. Uzun süre “filtreli internet” tartışmalarının gündemi işgal ettiği sansürsever ülkemiz yakın bir gelecekte yeni bir yasakla daha tanışabilir. Emniyet teşkilatının yaptığı bir çalışma her Türk vatandaşının TC kimlik numarasını kullanarak internete girmesini amaçlıyor. Bu ne mi demek? Artık sosyal medyada ünlü biri hakkındaki eleştirilerinizi yaparken daha dikkatli olmalısınız. Ertesi gün ikamet adresinize ulaşan bir dava dilekçesiyle karşılaşabilirsiniz. Ya da arkadaşlarınızla herhangi bir şeyi protesto etmek adına internetten yazışmayı da unutsanız iyi olur. Büyük bir gizlilik içinde hazırladığınızı düşündüğünüz gösterinizde kıskıvrak enselenebilirsiniz. Devlet büyükleriyle ya da tarihi kişiliklerle ilgili bir yorumunuzu foruma mı girmek istiyorsunuz? Bir daha düşünün! Bu birilerini kızdırabilir ve yaptığınız suç olmasa bile bir gece beklenmedik ziyaretçileriniz olabilir.
TC kimlik numaralarımızın ensemize yapıştırılıp barkod haline getirileceği günler henüz çok yakın olmayabilir, ama birçoklarımızın zamanının önemli kısmını dolduran internet söz konusu olunca bu distopik gelecek pek de uzak değil. Hemen Türkiye’nin zaten geçmişten beri yasakçı ve sansürcü bir zihniyetle yönetildiğini düşünebilirsiniz. Ancak internet konusunda yanılıyorsunuz. Daha doğrusu Türkiye’nin bu konuda demokrasinin beşiği olduğu söylenen ülkelerden farklı bir tutum içinde olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Sırf Doğu’da değil Batı’da da pek çok hükümet internete çeşitli kısıtamalar getirmek için birbirleriyle yarışıyor. Dünyanın en güçlü ailelerinden birine mensup olan Jay Rockefeller’ın sözünü hatırlayın, “İnternet asla var olmamalıydı.” Artık onu yok etmek pek mümkün görünmüyor ama dünyada olup bitenleri ortaya çıkarmak için önemli bir kaynak olan bu uçsuz bucaksız mecrayı “zararsız” hale getirmek için dünya üzerindeki her türden iktidar var gücüyle çalışıyor. İşte size internetle mücadeleyi abartan ülkelerden bazı ibret verici örnekler.
Milli internet geliyor
İnterneti kültürü ve yaşam tarzı için en büyük tehdit olarak gören İran’da sene sonundan itibaren tamamıyla milli internete geçilmesi gündemde. Bundan sonra İranlı internet kullanıcıları yalnızca kendi ülkeleri kaynaklı web sitelerini gezebilecekler. Bunun dışında politik, kadın haklarına yönelik ya da hükümeti eleştiren bloglar da İran'da yasak.
İzinsiz kullanıma 15 yıl
Doğu Asya’nın karışıklığın düzen haline geldiği ülkesi Burma’da internet erişimi hem yüksek maliyetler hem de kısıtlamalar yüzünden çok zayıf. İnternet kullanımı için sırf maliyeti karşılamak da yeterli değil. Aynı zamanda hükümetten resmi izin almak gerekiyor. Yasadışı kullanıcılarıysa 15 yıla kadar hapis cezası bekliyor.
Çin’de bugün ya da yarın yazmak yasak
Çin internet kısıtlamaları konusunda en büyük uluslararası tepkiyi Tibet bağımsızlığına yönelik aramalara koyduğu engellerle aldı. Ancak ülke için o kadar garip yasaklar var ki, duyunca insanın inanası gelmiyor. Ülkede internet kullanırken bugün ya da yarın yazmak yasak. Hükümet bu kısıtlamayı gösteri planlayan grupların internetten organize olmasını engellemek adına uyguluyor.
Bakanlık onayı şart
Suudi Arabistan, ülkede yayın yapmak isteyen uluslararası internet sitelerinden Kültür Bakanlığı’ndan onay almalarını şart koşuyor. Ancak kimi zaman bu onay da yeterli olmayabiliyor. Wikipedia ve Google Translate gibi dünyaca ünlü siteler de -yasaklı sitelere giriş imkânı tanıdıkları gerekçesiyle- yasaklanabiliyor.
Berlusconi Facebook’ta yok
İtalya’da görevde kaldığı süre boyunca kitle iletişim araçlarına karşı hoşgörülü bir tutum sergilemeyen Berlusconi, belki bir diktatörün yetkilerine sahip değil ama kendisine muhalif olan yayın organlarını susturmak için -solcu gazeteleri batırmak için basın kanunuyla oynamak gibi- sinsice planlar yapıyor. İnternet de Berlusconi’den nasibini aldı. Skandalları sonrası Facebook’ta başlayan protesto grupları İtalya Başbakanı’nı o kadar sinirlendirmiş ki, eleştirel grupları yasaklamak için özel bir kanun bile çıkarmış. Ülkedeki bir başka kanunsa hakarete uğrayan bir kişinin tekzibini 48 saat içinde yayımlamayana 12 bin Avro ceza öngörüyor. Bu yasanın büyük ölçüde blog yazarlarını engellemek için çıkarıldığı öngörülüyor.
İnternet gazeteciliğine baskı
Avrupa’nın göbeğindeki Fransa internet kullanıcıları için tespit edilebilen herhangi bir filtre kullanmıyor. Ancak son bir iki yıl ülkedeki sanal camia için zorlu geçti. 2010’da birçok internet portalına dava açıldı ve haber yapan isimlerden kaynaklarını açıklamaları istendi. Ertesi sene çıkarılan bir kanun da Fransız hükümet yetkililerine kişisel olarak saldırı altında olduklarını düşündüklerinde internette yer alan içeriği kaldırma yetkisi tanıdı. Bu gelişmeler Fransa’yı Sınır Tanımayan Gazeteciler’in “izlemedekiler” listesine yerleştirdi.
Korsanlar işbaşında
İnternet söz konusu olunca en özgürlükçü ülkelerden olan İsveç de birkaç yıl önce sansür gündemine oturdu. Konu pirate.bay isimli dosya paylaşım sitesiydi. İsveç hükümeti siteyi izinsiz dosya paylaşımı sebebiyle değil ama çocuk pornosu içeriği sağladığı gerekçesiyle yasakladı. Ancak asıl sebebin ilki olduğu kesindi. Bunun üzerine ülkede Korsan Partisi oluşumu harekete geçti. Bu oluşum internet üzerindeki tüm içeriğin tamamen serbestçe dağıtılabilmesi için çaba gösteriyor.